İLİM BİR NOKTA İDİ,
CAHİLLER ONU ÇOĞALTTI 26.06.2016 Onur Köse
Bu sözü Hz. Ali’nin söylediği
iddia edilir ve en çok yanlış yorumlanan sözlerden biridir. Kimisi bu sözü
Arapça b harfindeki noktaya indirgemiş, kimisi de “yorumculuğa” eleştiri olarak
görmüştür. Halbuki bu söz çok farklı bir şeyi anlatmaktadır.
Bilim birçok alana sahiptir.
Öncelikle temel anlamda sosyal bilimler ve doğa bilimleri olarak ayrılır.
Sosyal bilimler; insanı, toplumu, ekonomiyi, düşünceyi incelerken, doğa
bilimleri; atomu, elementleri, doğayı, yeryüzünü ve gökyüzünü inceler ve
bunlardan birçok bilim dalı oluşturulmuştur.
Belki bilim, tek bir yol, yöntem
ve harekete sahiptir.
Belki de bilim, bu kadar alana
yayılmamıştır. Aynı kurallar, aynı kanunlar birden fazla alanda kendine yer
bulmuştur. İnsan/cahil onu farklı alanlara, farklı noktalara yaymıştır. Bir
alanda biri keşfedilmişken, diğer alanda birçok şey keşfedilmiştir. Matematiğin
iyice yerleştiği doğa bilimlerinde tek gerçek yasanın sadece matematiksel yüzü
görülmüşken, matematiğin sınırlı olarak kullanıldığı sosyal bilimlerde farklı
yüzler görülmeye çalışılmıştır.
Şöyle düşünelim: bir nokta var.
Bu nokta yukarıda saydığımız bütün alanlarda geçerli. Yani, bilim dallarındaki
baş roller değişse de bütün bunları açıklayan nokta/kanun ya da her şeyin
teorisi, değişmiyor. Sosyal bilimlerin baş rolü insan çıkıyor, yerine atom
geliyor. Ama kanun değişmiyor. Ya da insan çıkıyor, yerine toplum geliyor, veyahut
astronominin baş rolü gezegenler geliyor ama kanun değişmiyor. İşte bu sözde
anlatılmak istenen bu olsa gerek.
Yakın bir gelecekte bilim, evrenin oluşumundan günlük davranışlarımıza
uzanan her türden olguyu atom hareketlerine indirgeyerek açıklayabilecek.
-Tyndall-
Peki böyle bir kanun var mı?
Aslında var. Birçok alanda farklı
isimlendirmede ortaya çıkarılmış ancak tam anlamıyla birleştirilememiş bir
hipotez zinciri var: Döngüsel model.
Evrendeki her şey için geçerli
bir kanundur döngüsel model. Her şeyde döngünün evreleri görülür, her şey
kendini yineler, her şey doğar – her şey ölür. Sonra yeniden aynı döngü
yaşanır. Bu çok basit bir tanım oldu. Her şeyin doğması ve ölmesi. Peki şöyle
bir şey olsaydı: Her şey doğumundan ölümüne kadar aynı evrelerde hareket ediyor
ve öldükten sonra aynı döngüyü mevsimler gibi periyodik olarak tekrar tekrar
yaşıyorsa?
İnsandaki uyku-uyanıklık,
yaşam-ölüm ve düşünsel anlamda Nietzsche’nin bengi dönüş kavramını; Toplumda
İbn Haldun’un, Spengler’ın, Toynbee’nin, Sorokin’in iddia ettiği ve en son şu:
[Doğa Bilimlerinin Perspektifinden Evrimsel ve Döngüsel Tarih, Onur KÖSE 2013 kitap] [https://www.youtube.com/watch?v=9xUEqErd4hk ] [https://www.youtube.com/watch?v=40HKl2huUI4 ] [https://www.youtube.com/watch?v=lmrAo-SqJlc ] [http://donguseltarih.blogspot.com.tr/2015/05/tarih-toplum-ve-iktisadi-sistemlerde.html ] noktaya gelmiş bir döngüsel tarih anlayışını, döngüsel iktisadi modeli; Dünyanın
günlük ve yıllık dönüşleri sonucu oluşan gün içi hava değişimleri ve
mevsimleri; doğadaki büyük buzul çağları, yeşil bitki örtüsündeki ilerleme ve
gerilemeleri, kış uykusunu; evrendeki galaksinin dönüşünü ve büyük patlamadan
büyük çöküşe sarkaç evren teorisini; matematikteki poincare yinelenme teoremini
bir araya getirelim. Bu kavramların birçoğu tanıdık geliyor değil mi?
FORMÜL:
x = madde, şey
x kümesi = { insan, toplum(iktisadi,
sosyal, dinsel), toprak, sürü, gün, yıl, evren, atom vb }
y = ruh, hareket
y kümesi = { doğma – genişleme (çoğalma,
yayılma, keşfetme) – birleşme (bütünleşme, durgunlaşma, olgunlaşma) – küçülme (azalma,
gerileme, keşfedilme) – parçalanma (dağılma) – donma (ölme) }
x, y kazanırsa;
x doğar, genişler, bütünleşir,
küçülür, parçalanır, ölür. Sonra yeniden doğar ve aynı evreyi takip eder.
İnsana y eklersek;
İnsan doğar, çoğalır, bütünleşir,
azalır, parçalanır ve ölür. (soy)
İnsan doğar, keşfeder,
olgunlaşır, keşfedilir, ölür. (ilim)
İnsan doğar, büyür, durgunlaşır,
küçülür, çürür. (beden)
Topluma ya da uygarlığa y
eklersek;
Uygarlık kolonileşir, bütünleşir,
küçülür ve parçalanır. (Kolonializm, Kapitalizm, Globalizm ve bunların zıtları Zıt
Kolonializm, Feodalizm, Zıt Globalizm)
Uygarlık keşfeder, birleşir,
keşfedilir ve dağılır. (Bilimsel keşifler, aydınlanma, yozlaşma ve skolastik
düşünce)
İnanca y eklersek;
Toplumdaki inanç yenilenir (doğar)
– birleşir – keşfedilir – parçalanır.
Güne y eklersek;
Gündoğumu ve aydınlanma, güneşin
yükselmesi ve ısı-ışık yayılması, günbatımı ve aydınlığın azalması, gece
Yıla y eklersek;
Gündüzün uzaması ve ilkbahar, en
uzun gündüz ve yaz mevsimi, gündüzün kısalması ve sonbahar, en kısa gündüz ve
kış mevsimi
Evrene y eklersek;
Big bang, genişleme, Çökme,
tekillik?
İnsan
|
Yaşam-ölüm
döngüsü
Doğum
Büyüme/genişleme
Gençlik
Durgunluk
Yaşlılık
Ölüm
|
Olgunlaşma
döngüsü
Doğum
Keşif/öğrenme
Kaynama/öfke/toyluk/hamlık
Bütünleşme/olgunluk/pişmek
Yaşlılık
Ölmek
|
Toplum
|
İktisadi
döngü
Kolonializm
Kapitalizm
Globalizm
Tersine kolonializm
Feodalizm
Parçalı sistem
|
Düşünsel
döngü
Kolonici/keşifçi toplum
Kavgacı/köleci/rekabetçi toplum
Bütünleşmiş toplum
Yozlaşmış/daralmış/ toplum
Kabuğuna çekilmiş toplum
Parçalanmış toplum
|
Toprak
|
Buzul
çağları ve bitki örtüsü
Buzulların erimesi ve bitki örtüsünün yayılmaya
başlaması
Bitki örtüsünün yayılması
Küresel Isınma
Buzul çağı
|
|
Gün
|
Dünyanın
dönmesi
Gündoğumu
Güneşin yükselmesi
Günbatımı
Gece
|
Günlük Isı
ve Işık döngüsü
Aydınlanma
Isı ve ışık
Kararma
Soğuk ve Karanlık
|
Yıl
|
Dünyanın
dönmesi
Gündüzün uzaması
En uzun gündüz
Gecenin uzaması
En uzun gece
|
Mevsimlerin
döngüsü
İlkbahar
Yaz
Sonbahar
Kış
|
Evren
|
Galaksi ve
ötesindeki döngü
|
Sarkaç
Evren teorisi
Büyük Patlama
Evrenin Genişlemesi
Büyük Çöküş
Tekillik
|
Atom
|
Atom
hareketleri
|
Enerji
|
Şimdi burada mevsim döngüsünü,
toprağın döngüsünü, gün ve yıl döngülerini açıklamaya gerek yok. Çünkü zaten
bilinen şeyler. Bu yazıda tanıdık gelmeyen toplumdaki döngüyü irdelemek daha
yararlı olacaktır.
Normal şartlar altında, Kış
mevsimi ölme olarak anlaşılsa da donma kelimesi daha uygun olacaktır. Çünkü
uygarlıklarda bir devamlılık söz konusudur, uygarlıklar ölmez. Ancak daha iyi
anlaşılması için burada uygarlıkları parçalı bir şekilde irdeleyeceğiz.
Bir uygarlığın ömrü yaklaşık 2330
senedir ve yukarıda 6 evre eşit şekilde (350-400 sene) yaşanmıştır. Döngü,
Etkileşim Alanı adı verilen bir coğrafyada gerçekleşmektedir. Ayrıntılı bilgi [http://www.netkitap.com/avs_sepete.aspx?kitap=189015]
Uygarlık Mezopotamya’da başlar.
Sümerler burada koloni kurarlar. Keşif ve bilim, bir önceki dönemlere
göre had safhadadır. Keşif faaliyetlerinde bir yoğunluk söz konusudur. Ancak
Sümer kentlerinde çok ciddi rekabet
yaşanır. Rekabeti, Akkad(ö2400) ve sonrasında kurulan Sümer Mezopotamya Devleti
globalizm ya da diğer deyişle dünya
devleti kurarak ortadan kaldırır. Keşif faaliyetleri bu devirle olgunlaşır. İnanç
sistemleri birleştirici ve laiktir. Sonrasında
tersine kolonileşme başlar, Mezopotamya
ve kuzeyi istila edilir(ö2000). Bu devirde olgunlaşan meyveyi barbarlar
koparır. Bilimsel faaliyetler durur, karanlık çağ başlar. Din ise barbarların
istilasıyla yozlaşmıştır. İstila
hareketleri her yerde görülür, bu istilalara Hitit feodalizmi karşı koyabilmiştir(ö1600). Yeni Hitit devletine kadar büyük
zorluklar yaşasa da varlığını hissettirmiştir. Keşif ve bilimsel faaliyet yok
denecek kadar azdır.(Hitit uygarlığında bilimin gelişmemesinin sebebi
Feodalizm) Ancak yeni bir istila hareketiyle beraber Önasya tamamen parçalanmıştır(ö1200). İstilacıların
bir kolu Deniz kavimleri diğer kolu da Aramiler olarak geçer.
Bu defa uygarlık, şansını denizcilerle
(Fenikeliler ve Yunanlılarla) dener. Kolonileşme
başlar(ö850). Keşif faaliyetleri hızlanır. Din birleştirici ve laiktir. Bununla
birlikte rekabet ve köleci anlayış
Yunanlıları birbirine düşürür(ö450). Romalılar da fırsatı değerlendirerek Global bir devlet kurarlar(ö50). Keşif
faaliyetleri bu devirle olgunlaşır. İnanç sistemleri birleştirici ve laiktir. Sonrasında tersine kolonileşme başlar, Roma toprakları istila edilir(s300). Bu
devirde olgunlaşan meyveyi barbarlar koparır. Bilimsel faaliyetler durur,
karanlık çağ başlar. Din ise barbarların istilasıyla yozlaşmıştır. (Barbarlar Hristiyanlığı kabul ederek yozlaşmayı
sağlar.) İstila hareketleri her yerde görülür, bu istilalara Frank-Germen feodalizmi karşı koyabilmiştir(s700).
Kutsal Roma’ya kadar büyük zorluklar yaşasa da varlığını hissettirmiştir. Keşif
ve bilimsel faaliyet yok denecek kadar azdır. (Papalık yasaklamıştır) Ancak
yeni bir istila hareketiyle beraber Avrupa tamamen parçalanmıştır(s1100). İstilacıların bir kolu Haçlılar diğer kolu
da Moğollardır.
Son olarak uygarlık, şansını
İspanyollarda dener. Kolonileşme
başlar(s1600). Rönesans’la keşif faaliyetleri hızlanır. Reform yaşanmıştır, din
birleştirici ve laiktir. Bununla birlikte rekabet
ve köleci anlayış Avrupalıları birbirine düşürür(s1900). Bundan sonrası
günümüz. Küreselleşmeye geçiş dönemi..
Dikkat edildiyse yukarıda
saydığımız uygarlıkların komşularından bahsetmedik. İşte burada işlenmesi
gereken bir ilke daha var. Zıtların birliği ilkesi. Bunu şöyle düşünebiliriz; Zıtlık
hem aynı zamanda karşıt bölgede, hem de devrin yarısından aynı alanda yaşanmıştır.
Biraz karışık oldu. Mevsimlere bakarsak, hem kuzey küre ve güney kürede zıtlık
yaşanır, hem de bir küre içinden devrin yarısında yaz-kış, ilkbahar-sonbahar
zıtlığı yaşanır.
Doğada işleyen bu kanun elbetteki
toplumda da aynen işlemektedir. Kolonist Fenikelilere karşı fetihçi-zıt
kolonist Asur dengededir. Yunanlılara karşı Pers dengededir. Romaya karşı
barbarlar, Frank ve Cermen Feodalizmine karşı İslam liberalizmi dengededir.
Roma bütündür, barbarlar parçalıdır. Franklarda feodalizm, bilimsel
faaliyetlerden uzak, skolastik düşünce hakimdir, Araplarda da (o dönem) serbest
ticaret, bilim ve keşif konusunda aktif, inançta da reformist(yeni İbrahim dini)
bir yapıda olmuştur. Haçlı seferlerinin istila ettiği parçalı dönemde bu sefer
barbarlar(Moğollar) birleşmiştir.
İspanyol kolonizmine karşı Osmanlı, İngiltere’ye karşı Rusya dengede olmuştur. İspanyollar
ve Avrupalılar reform yaparken, Osmanlılar da, Kavimler göçünde barbarların
yaptığı gibi dini, şeklen kabul etmiştir.
Sonuç
İlim, bir noktadır. Nokta ise döngüdür.
Döngüsel modeli görebildiğimizde
bir insan için iç ve dış olaylar gizemini kaybedebilir. Bir toplum olarak 50
yıl sonra ne yaşadığımızı bilmekle gizemin içine bürünen fakat önemsiz olan birçok
şeyi kafamızdan atabiliriz. Bireysel döngü olarak da Nietzsche haklı olabilir. Yani
kaçınılmaz bir şekilde insan ruhu o döngünün içinde hapsolmuştur. Yapılması
gereken döngüdeki her acı evreyi kabul etmek, yaşamak ve onaylamaktır.
Değiştirilecek bir şey yok gibi, o yüzden seçimlerimizi yaparken onurlu olanı
yapmak daha mantıklı. Bu biraz fatalist bir yaklaşım oldu. Bir de döngünün
kısır olmadığını varsayalım:
O zaman da sebep-sonuç ilişkisine
dayanan bir evren ile karşılaşırız. Sonuçlar belki değiştirilebilir.
ONUR KÖSE
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder